28 Temmuz 2011 Perşembe

tatil ve kitap...

         

                  Yine tatil ve yine kitaplar...Şu hayatta severek yaptığım nadir eylemlerden biri kitap okumak. Engin denizlere dalmak, ulaşılamayan diyarlarda dolaşmak, saklı zenginliklere gark olmak... ne desem boş anlatamıyorum; ki anlatılmaz gerçekten yaşanır.



                  Şibumi tatil öncesi başlayıp tatilde devam edip bitirdiğim ilk kitap. Trevanian'nın yazarı olduğu kitap başlarda çok sıktı beni; o kadar ki yarıda bırakmayı bile düşündüm diyebilirim. Ama sonraları kaptırınca serüvene nasıl bitti anlayamadım diyebilirim. Nicolai Hel kahramanımız ! Kahramanı farklı kılan yaşamındaki sadeliği,doğayla bir olması, sahip olduğu sezgi yeteneği demek doğru olur herhalde. Burada Nicolai'ın hayata bakış açısından etkilenmediğimi söylemeden geçemicem. Dikkate değer bir ayrıntı  kahramanımızın Amerika nefretinin olması. Aslında Trevanian bu nefreti çok keskin hatlarla vermiş kitabında ama durum sadece millet olarak Amerikalılarla sınırlı kalmamış. Yazarın bu noktada yapmış olduğu tespitleri haklı bulmadığımı söylersem yalan söylemiş olurum. Yine yazarın Nicolai ağzından milletler hakkında yaptığı genellemeleri de çok doğru bulduğumu belirtmek isterim. 
              Kitabı ilginç yapan ayrıntılardan biri de Nicolai'ın yaşadığı ilginç seks sahneleri. Edindiğim bilgilere göreyse şu anki hali sansürlenmiş haliymiş o sahnelerin. Nihayetinde Trevanian kitabında yarattığı kahramanını heyecanlı mağara serüvenleri arasından çekip çıkararak asıl sahnelere itmiş ve kin ile nefretin ihtirasında kitap kahramanımızın zaferi ile sonuçlanmış.


                       Diyebilirim ki okunası bi kitap çıkmış ortaya. Şiddetle tavsiye etmeden de geçemicem :)

                       Hal böyleyken okumak kadar güzeli var mı dostlar? Eee ben köşeme geçer okumaya devam ederim. Yeni notları  sizlere aktarmak içinse elbette sabırsızlanırım. Yeni maceralarda görüşmek dileğiyle.


5 Temmuz 2011 Salı

Umutla yeniden...

            Bütün bir hayat boyunca yaşadıkların (geçmişin) seninle birlikte gelirmiş derlerdi de inanmazdım; meğer ne kadar da doğruymuş. İyi güzel yaşadın da bu yaşanmışlıklardan nasıl bir ders çıkardın diye sormak geliyor içimden; ve soruyorum...
           Hayata sadece iyi gözlerle bakıp ve iyi niyetle yaklaşırsan yani uyanık davranmazsan ( söylemek istemiyorum salak olursan) yaşananlar (yenen kazıklar) hep devam edecektir.
         
         Yaşamımız boyunca dokunduğumuz her şeyde parmak izimiz kalırmış. Dokunduğumuz her şeyde bir iz bırakırmışız. yaşadığım her şey de bende iz bıraktı. Ve aldığını aldı, götürdü benden. Hala ben gibi kalabilmek güzel olsa gerek.
        Yaşam boyu uğradığım bütün istasyonlar bana yepyeni şeyler de kattı elbette. Bunlarla belki gerçek beni buldum. Heybeme attığım her yeni şeyle yenilendim. Heybeme attığım her gereksiz şey ile ya da her gereksiz kişi ile de kendimi tazeledim. İnsanları anlamak, çözmek zormuş meğer dedim; uzaklaştım. Yalnız kalmak istedim; kabuğuma çekildim. Acıdır ki yanlız kalmayı zorla öğrendim, öğrenmek zorunda kaldım. Sessiz sessiz ağlamayı da öğrendim. Ağlarken gözyaşlarımı içime dökmeyi de aynı şekilde...
         Umut uzaklarda mısın hala? Yoksa yanımdasın da ben mi çok nankörüm?
         Bir kez daha güvenebilir miyim birisine? Açar mıyım bütün kapılarımı yeniden? Bulabilir miyim kendimi yeniden birilerinde? Yoksa sadece ben mi olurum ?
         Ben bu sorularla boğuşup durayım ktü yüksek lisans başvurum olmadı gerçekleri de unutmayayım.Kısmet başka üniversitedeymiş diyerek yeniden yürekleneyim.
         Yazımı okur musun bilmiyorum Kuzum, sitemim sana değil bilesin...Seni çok seviyorum ve benim zorlu Tutak yolculuğumda yanımda olduğun için de çok şanslı hissediyorum kendimi. Seni tanımak hayatımdaki en güzel şeymiş diyorum; iyi ki varsın..